Alya ve Kayıp Rüzgârın Sırrı

**Meraklı Minik Ressam Leo ve Renk Perileri**

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, tepelerin ardında, rengarenk
çiçeklerin açtığı bir köyde Leo adında meraklı bir minik ressam
yaşarmış. Leo’nun en sevdiği şey resim yapmaktı. Kırmızı, sarı ve mavi
boyalarıyla harikalar yaratırdı. Güneşi sapsarı, elmaları kıpkırmızı,
gökyüzünü masmavi çizerdi. Ama bir sorusu vardı: “Acaba diğer renkler
nereden geliyor?”

Bir gün, yağmurdan sonra gökyüzünde beliren gökkuşağını gördü. “İşte!”
diye bağırdı. “Renklerin sırrını bu sihirli köprü biliyor olmalı!”
Fırçasını ve boyalarını çantasına attığı gibi gökkuşağına doğru
koşmaya başladı.

Uzun bir yürüyüşün ardından Leo, daha önce hiç görmediği bir yere
vardı. Burası, sularının binbir renkte aktığı bir şelalenin, Renk
Şelalesi’nin önüydü. Şelalenin etrafında ise kanatları boya paleti
gibi parıldayan minik Renk Perileri uçuşuyordu.

Ancak periler biraz üzgün görünüyordu. Leo, en parlak kanatlı periye
yaklaşıp sordu: “Merhaba, neden mutsuzsunuz? Burası harika bir yer!”

Peri içini çekti: “Merhaba minik ressam. Eskiden şelalemiz daha canlı
akardı. Ama biz periler, renklerimizi paylaşmayı unuttuk. Herkes
sadece kendi rengini kullanınca, şelalenin büyüsü azalmaya başladı.”

Leo çantasından boyalarını çıkardı. “Benim sadece üç rengim var,”
dedi. “Ama belki bir işe yarar.”

Kırmızı boyasını alıp perinin elindeki sarı renkle bir kağıt üzerinde
karıştırdı. İki renk birleşince ortaya sıcacık bir turuncu çıktı!
Sonra maviyi sarıyla karıştırdı, yemyeşil oldu. Kırmızı ve maviden ise
göz alıcı bir mor elde etti.

Renk Perileri şaşkınlıkla olanları izliyordu. Leo’nun yaptığı gibi
onlar da renklerini birbirleriyle karıştırmaya başladılar. Kırmızılar
mavilerle dans etti, sarılar kırmızılarla kucaklaştı. Onlar renklerini
paylaştıkça, Renk Şelalesi eskisinden de güçlü ve canlı akmaya
başladı!

Periler, Leo’ya teşekkür ettiler ve ona içinde hiç bitmeyen sihirli
boyaların olduğu bir palet hediye ettiler.

Leo köyüne döndüğünde artık sadece üç renge sahip değildi.
Arkadaşlarına renkleri karıştırarak nasıl yeni renkler yapacaklarını
öğretti. Birlikte köylerinin duvarlarını, yollarını, evlerini
gökkuşağının tüm renklerine boyadılar.

Ve o günden sonra anladılar ki, hayattaki en güzel renkler,
paylaştığımızda ve bir araya getirdiğimizde ortaya çıkardı.

Umarım bu masalı beğenirsiniz! SevgileAlya ve Kayıp Rüzgârın Sırrı

Bir zamanlar, dağların eteklerine kurulmuş küçük ve sakin bir köyde, 8 yaşındaki Alya adında bir kız yaşarmış. Alya en çok uçurtma uçurmayı severmiş. Ama bir sabah, köyde tuhaf bir şey olmuş: rüzgâr durmuş. Hem de tamamen!

Ağaçlar kıpırdamamış, değirmen kanatları dönmemiş, duman bile dimdik yukarı çıkmış. Rüzgâr yoksa, uçurtmalar da yok demekti. Alya çok üzülmüş. “Bu işte bir gariplik var,” demiş kendi kendine.

Bir Karar Veriyor

Ertesi gün okuldan sonra Alya, haritasını ve pusulasını çantasına koymuş. Hedefi, köyün kuzeyinde yükselen rüzgârlı tepeye gitmekmiş. Orada yıllardır çalışan eski bir hava gözlem direği varmış. Kimse artık kullanmıyormuş ama dedesi ona küçükken orada rüzgâr ölçümleri yaptıklarını anlatmış.

Tehlikeli Yokuş ve Sıra Dışı İzler

Yokuşu tırmanırken Alya, toprağın üzerinde tuhaf izler görmüş. Büyük bir arabanın izine benziyormuş ama yol oraya kadar gitmiyormuş. “Birileri buraya gizlice gelmiş olabilir,” demiş Alya. Daha dikkatli yürümeye başlamış.

Tepenin zirvesine vardığında, gözlem direğinin tepesinde bir cihazın eksik olduğunu fark etmiş. “Bu… rüzgâr ölçeri çalmışlar!” diye bağırmış. Altında yerde, kırılmış bir çanta ve üzerinde “METEO-Teknik” yazan bir peçete bulmuş.

İpuçlarıyla Dönüş

Alya hemen köye dönüp, belediye başkanına gitmiş. “Rüzgârın neden durduğunu biliyorum!” demiş heyecanla. Başkan önce şaşırmış, sonra Alya’nın gösterdiği kanıtlarla hemen harekete geçmiş. Ertesi sabah gelen ekip, dağlık bölgede gizlice kurulan yeni bir fabrika inşaatına ulaşmış. İnşaat makineleri hava akımını kesiyor, ağaçları da yerinden ediyormuş!

Köy Kazanıyor

İnşaat durdurulmuş, bölge koruma altına alınmış. Rüzgâr yavaş yavaş geri dönmüş. İlk esintide Alya’nın uçurtması gökyüzüne süzülmüş, herkes ona hayranlıkla bakmış.

O günden sonra Alya “Rüzgâr Dedektifi” olarak anılmış ve köyün küçük doğa gözlem kulübü kurulmuş. Üstelik her yıl, rüzgârın geri döndüğü gün, köyde “Uçurtma ve Doğa Günü” kutlanmış.


Gökten üç rüzgâr esmiş; biri Alya’nın saçlarını dalgalandırmış, biri uçurtmasını yükseltmiş, biri de senin yüzüne tatlı tatlı dokunmuş…